
Uruguay'ın köklerini tarihten alan büyük koşuşu sona erdi ama izi kaldı. İlk dünya kupasını kazananların torunları dedelerinin şanına yaraşır bir turnuva geçirdiler.



Uruguay turnuva boyunca bir taktiği benimsedi. Sahaya 8 Lugano-Forlan-Suarez taktiği ile çıkan Uruguay bu taktik anlayışla yarı finale kadar geldi. Forlan'ın ve Suarez'in dışındaki oyuncular hırs, taktik disiplin ve kazanma azmi olarak Lugano'nun değişik bölgelerde oynayan versiyonları gibi mücadele ettiler. Bir mahalle takımı azmi ve hırsıyla bir profesyonel takımın taktik disiplin anlayışını karışımı bir takım oldular. Yarı finale çıktıkları zaman taktikleri bozulmak zorunda kaldı. Suarez kendini feda ederek takımına finale çıkması için bir şans verdi ve takımı o şansı kullandı. Fakat Suarez'i kaybettiler, gerçek Lugano'nun olmadığı Uruguay 9 Lugano-Forlan taktiği ile sahaya çıkınca olmadı. Forlan şapkadan bir gol çıkarsa da, Suarez'in eksikliği Lugano ile kapatılmacak kadar önemliydi. Yetmiş dakika dayandılar, daha fazla değil.
Heyecanlı ve güzel maçlar yaşattıkları için, herkesin berabere bitmesine bahis yatırdığı gruptan çıkma maçında çıkıp takır takır top oynayıp kazanıp ezber bozdukları için, takım ruhunun başarı için anahtar olduklarını gösterdikleri için, Forlan gibi eski usül 10 numara bir oyuncuya sahip oldukları için futbol sevenlerin teşekkür etmesi lazım. Turnuvanın rengi oldular.
32 yıl sonra Hollanda bir kez daha finalde. Bunun anlamı şu; bir avrupa takımı avrupa kıtası dışında ilk defa bir dünya kupası kazanacak. 1974 dünya kupası finalinde kupanın en iyi takımı olmalarına rağmen kazanamadılar. Tarih iki takım için bu ifadeyi kullanır. 1954 dünya kupasındaki Puskaslı Macaristan ve 1974 Hollanda takımı. 1978 finalini de yine ev sahibine kaybettiler. Bizden bir önceki kuşak sarı fare Cruyff hikayeleriyle büyürken biz tarihte başarıya ulaşan tek Hollanda ulusal takımına tanıklık ettik. 1988 avrupa şampiyonu Hollanda. Rud Gulitt, Frank Rijkaard ve Marco Van Basten üçlüsünün çekirdeğini oluşturdu Hollanda.
Herkesin Hollanda'yı sevmek için bir sebebi vardır. Kimi kızlarını sever, kimi özgür ortamını, kimi lalerini kimi de futbolunu. Futbolu seven herkes Hollanda futbolunu sever.
2010 model Hollanda takımı 1974-1978-1988 takımları kadar parlak ve favori bir takım değildi. Biraz da sürpriz yaparak finale kadar geldiler. Real Madrid'in sezon başında satmak için yırtındığı Robben ve Snejder, takımlarını şampiyonlar ligi finaline çıkardıktan sonra ülkelerini de dünya kupası finaline çıkardılar. Öndeki dörtlünün performans olarak zayıf halkası şu ana kadar Van Persie. Robben, Sneijder ve Kuyt takım için gereken katkıyı yapıyor. Van Bommel orta sahayı organize ediyor. Maç boyunca topu tarih boyunca yaptıkları gibi ayaklarında tutmaya özen gösterdiler. Gol yedikleri zaman, geriye düştükleri zaman oyundan kopmayarak, takım olarak ayakta durarak buraya kadar geldiler.
Rüya gibi bir final bizi bekliyor. İçinde Hollanda'nın olduğu portakal bir final rüya gibi bir final demektir futbolsever için... Rakibi ise Barcelona ya da turnuvanın en iyi top oynayan takımı olan Almanya ile karşılaşacak.
Finalin kazananı Cruyff olacak. Bir yanda ülkesi, bir yanda temellerini attığı Barcelona bir yanda Cruyff''un taraf olmaktan çekinmeyeceği tek şey; güzel futbol. 36 sene önce kazanamaya Cruyff bu sefer kazanacak, hem de final oynanmadan... İyiler mutlaka kazanır.
