Rıdvan Dilmen Fenerbahçe'yi çalıştırırken bir Beşiktaş maçına çıktı. Maç 1-1 berabere bitti. Maçtan sonra Dilmen, maça dair açıklamalar yaparken konuyu Beşiktaş'ın attığı gole getirdi. üç aşağı beş yukarı şöyle bir şeyler dedi; hakemler hakkında konuşmak istemiyorum ama yediğimiz golün öncesinde kazanılan faul, faul değildi. O faul sonucunda golü yedik, demeye getirdi. Bahsettiği faul pozisyonu orta sahadaydı ve taç çizgisine yakındı. Böyle bir açıklamayı duyunca Rıdvan Dilmen'in Fenerbahçe kariyerinin kısa süreceğini anlamak zor olmadı.
Young Boys maçından sonra Aykut Kocaman, maça dair açıklamalar yapıyordu. Muhabir, beklediğimiz gibi bir maç bulamadık diyerek konuyu utana sıkıla kötü oyuna getirdi. Aykut Kocaman, oyunun kötü olduğunu kabul edip bunu özellikle ikinci yarıya ve on kişi kalmalarına bağladı. Oysa Fenerbahçe, 1-0 kaybettiği ikinci yarıda değil 2-1 kazandığı ilk yarıda daha kötü oynayıp daha çok pozisyon vermişti. Eşit sayıyla mücadele edilen kısımda, oyunu domine eden taraf Young Boys oldu. On kişi kalmak bir anlamda Fenerbahçe'nin işine yaradı gibi oldu zira geriye çekilmek zorunda kalan takım rakibe bu şekilde daha fazla alan vermemiş oldu. Kötü oyunun sebebi on kişi kalınması değil orta sahayı rakibe teslim eden bir oyun anlayışı ve oyuncu seçimiyle sahaya çıkmaktı. ikinci yarının son on dakikasında yorgunluk etkisini gösterdi ve rakip tekrar ilk yarıdaki havasını yakaladı. Aykut Kocaman maçtan gerekli dersleri almak yerine ihaleyi Kazım'a, on kişi kalmaya bağlayacaksa orta sahadaki faul yüzünden hayıflanan Rıdvan Dilmen'den fazla uzun bir Fenerbahçe kariyeri olmaz.
Dünya kupasında olduğu gibi oldu, orta sahayı eline geçiren maçı domine etti. Young Boys dünyada yeri olmayan bir sistemle oynarken Fenerbahçe dünya kupasında sükse yapan 4-2-3-1 taktiği ile sahaya çıktı. Fakat taktiğin doğru olması, moda olması tek başına yeterli değil. Bir yanda Christian gibi defansın içine gömülen, kamp yapan bir adam, bir yanda Alex gibi ikinci forvet gibi oynayan bir adam, bir yanda da Stoch ve Kazım gibi orta saha kanat oyuncusu özelliklerinden ziyade açık oyuncusu özelliklerine sahp oyuncular varsa o 4-2-3-1 denemesinden hayır gelmez. Aykut kocaman'ın ilgilenmesi gereken, üstünde durması gereken husus bu. İlk yarı boyunca kanat bekleri sürekli olarak ikiye bir kaldı. Beğenilen stoch'un olduğu sol taraftan gelen Degen ve ekürisi maçın yıldızları oldu. Kaleci maçın yıldızı oluyorsa o takımın iyi oynadığı söylemek zor olur hesabı rakip kanat oyuncuları milli oluyorsa o kanatın oyuncuları için iyi demek makul olmaz. En fazla top ayağındayken falan iyi diyip mevzu kapatılır. Sahaya aynı anda Alex, Stoch, Kazım ve Cristina özelliklerinde dört oyuncu çıkarsa o takımın başarılı olması çok zor zira bu dörtlünün anlamı rakibe gel orta sahayı sen eline geçir demektir. Sistemin en başarılı temsilcisi olan Almanya'nın oyuncu özellikleriyle kıyaslarsak; ne Khedira, Christian kadar geride kalıyor, ne Müller ve Podolski, Stoch ve Kazım kadar tek yönlü oynuyor.
Fenerbahçe kendi tarihinin en şanlı avrupa maçlarından birini belki de birincisini oynadı. Bu kadar pozisyonun verilme sebebi on kişi kalmak değil rakibe orta sahayı vermekti.
Kazım, Survivor Emin gibi bir karakter. Adam durumu doğru analiz ediyor, ne yaptığını açık açık söylüyor ama bunun olası sonucundan habersiz gibi davranıyor. İkinci kart pozisyonunda takımıma zaman kazandırmak için topu havaya attım... tamam işte bunun cezası sarı kart. O sebeple hareketi yapmış olduğun çok bariz olduğu için gördün kartı zaten.
Tek başına iki kişiyle mücadele etmeye çalışan kanat bekleri maçın en kötüleri gibi algılanırken o bekleri ikiye tek bırakan ofansif kanat oyuncuları göze girdi. Maçın sonucu gibi maçın değerlendirmesi de adil olmadı.