Saturday, October 9, 2010

Almanya-Türkiye 3-0

Afrikalı, Güney Amerikalıya karşı

Tunus asıllı bir oyuncu ile Brezilya asıllı bir oyuncu bir avrupa şampiyonası elemesinde karşı karşıya geldi. Bir afrikalı ile bir güney amerikalı karşılıklı Almanya ve Türkiye için oynadılar. Mesut Özil'in seçimine kafa yormaktan biraz köşede kalan bir karşılaşma oldu. Almanya için oynayan göçmen çocuklarının varlığı; ikinci dünya savaşında kaybedenin ırkçılar olduğu bir kez daha göstermesi açısından değerliydi. Avrupa'yı doğal yaşam alanı olarak gören Hitler'in başlattığı savaş sonucu yıkılan ve yeniden yapılması gereken Almanya'yı, alman işçilerle beraber göçmen olarak gelen işçiler ayağa kaldırdı. Şimdi o işçilerin çocukları bir arada aynı forma altında oynuyor. Doğal yaşam alanı diye bir şey varsa bile o alan bütün dünyadır ve bütün insanlara açıktır mesajı daha güzel verilemezdi.

Busquets yerine Pedro hesabı Aurelio yerine Tuncay

Barcelona zorluk derecesi yüksek bir maça çıkıyor ve maçın hemen başında Busquets sakatlanarak oyundan çıkıyor. Skor yahut oyunun gidişatında belirgin bir sorun yok. Böyle bir anda Busquets yerine Mascherano'nun oyuna girmesi beklenir. Hiddink böyle yapmadı. Oyuncuyu Pedro ile değiştirip orta sahada oynayan Xavi'yi defansın önüne çekti. Hal böyle olunca Xavi devre dışı kaldı ve Barcelona kaybetti. Aurelio yerine Tuncay'ın tercih edilmesinin makul bir izahını bulmak zor. Oyun Almanya deplasmanında olduğumuz düşünülürse ortada gidiyor ve birden Aurelio sakatlanıyor. Yerine alınması gereken oyuncular kulübede mevcut. Selçuk İnan tercih edilmedi hiç olmadı İbrahim Toraman oyuna girmeli derken oyuna giren isim, Selçuk İnan hazırlanırken üstelik, Tuncay Şanlı oluyor ve o andan itibaren Hiddink, kendi oyun planını sabote etmiş oluyor. Pasa dayalı bir orta saha kurmayı amaçlayan ve bu sayede oyunu kontrol etmeyi hedefleyen Hiddink, Tuncay'ı oyuna alarak pas trafiği ihtimalini rafa kaldırıyor ve daha kötüsünü yapıyor, Nuri Şahin'i, Aurelio olarak kullanmaya başlıyor. Hiddink, Tuncay oyuna girdikten sonra Nuri'ye yerini anlattı ve sonra Nuri ile Ömer bu konuyu konuştu. Nuri, Xavi hesabı sürgün edildi, verim veremeyeceği bir yere geçti. Bu değişiklik hem kendi performansını hem de takımın performansını derinden etkiledi.

Yere Düşen Defans Oyuncularının Beklentisi

Sabri Sarıoğlu'nun ikinci gol golden hemen önce hakeme bakıp, faul beklediği pozisyon kayda geçsin. Süper ligin nimetlerinden biri de, defans oyuncularının kollanmasıdır. Bir defans oyuncusu ile bir hücum oyuncusu mücadele ediyorsa ve defans oyuncusu yerde kalıyorsa türk hakemi düdüğünü çalar, gol falan olur şimdi diye başına iş almak istemez. Bunu bilen defans oyuncuları kendini yere bırakır ve hakeme bakar, penaltı bekleyen forvet bakışı gibi düşünün. Defans oyuncusu Sabri, Alman hücum oyuncusu ile mücadeleye girdi ve yere düştü. Sabri hakeme bakarken, hakem sabri'ye bakmıyordu bile, Sabri ayağa kalkarken yan hakem santraya koşuyordu. Fifa kurallarına göre yönetilmeyen bir ligin yan etkileri.

Youtube Topçusu Özer Hurmacı

Milli takım seviyesinde bir oyuncu olmadığı ortada henüz bu formayı giyecek seviyede bir performans sergilemedi. Youtube klibi ile oluşturduğu bir fan kitlesi var. Bunlar mesele değil, mesele; Hiddink, Özer Hurmacı'nın hangi performanslarını gördü ve milli takımın gruptaki en zor maçında ilk onbirde oynayacak seviyede olduğuna kanaat getirdi. Özer Hurmacı'nın takımdaki varlığı, kadro seçiminde Oğuz Çetin'in etkileri olduğu yolundaki iddiaların en büyük kanıtıdır. Volkan Şen ise aynı saatlerde Bursa A2 takımıyla idman yapıyor, gel de isyan etme.

Wednesday, October 6, 2010

Guti'yi kim sakatladı?


Sezon başından beri hakiki los galacticos üyelerinden birini ligimizde seyredebiliyoruz. Üstelik ülkemize gelen bir önceki los galacticos üyesine kıyasla farklı bir amaç için geldiği ortada; Guti, Roberto Carlos gibi paraları saymak, emekliliğinin tadını çıkarmak yerine top oynamaya gelmiş. Oynuyor. Oyunu yönlendirmek ne demek? Pas nasıl verilir? Verimli pas ne demektir? Yıldız oyuncu kime denir? gibi sorulara şekil çizerek cevap veriyor. Hal böyle olunca süper ligde Guti'nin sakatlığı La liga'da Messi'nin sakatlığına tekabül ediyor çünkü Guti'nin yaptığın yapan bir oyuncu ülkede yok.


Trabzonspor-Beşiktaş maçındaki en önemli kareler hep Guti'nin olduğu karelerdi. Gol pozisyonlarını, güzel hareketleri, kırmızı kartı bir kenara bırakın, maçın en dikkat çekici anları şöyleydi; top Guti'nin ayağına geliyor, Guti'nin yanına bir trabzonspor oyuncusu geliyor ve topla karışık Guti'ye sallamaya başlıyor, allah ne verdiyse hesabı, topa bir Guti'ye iki. Guti ilk aldığı darbeye aldırış etmiyor ama seri şekilde yapıldığını görünce kafasını kaldırıp hakeme bakıyor ve hakem Guti baktığı zaman faul çalıyor. Bu arada Guti bakarken dahi alttan çalışmaların devam ettiğini belirteyim. Özellikle ikinci yarıda bir noktadan sonra hakem hep aynı şekilde düdüğünü çaldı; Guti hakeme baktı, hakem düdük çaldı. Guti'nin bakmasının sebebi; rakibinin futbol oyun kuralları dışında ve hakemin üç metre önünde sanki mücadele ediyormuş gibi rahat bir şekilde bileklere çalışmasıydı. Guti; ne oluyoruz hoca? hesabı hakeme bakınca hakem lütfedip düdüğünü çalıyordu. Rakip oyuncuya bir uyarı yahut sarı kat, elbette yok.


İlk yarıda Guti, topa ceza sahasından çıkarken Egemen Korkmaz, arkasından müdahale yaptı, direkt Guti'ye yapılan bir müdahaleydi ve cezasız kaldı.


Şimdi soru şu; Guti'yi yahut diğer oynamaya çalışan yıldız futbolcuları kim sakatlıyor? Misalen; Egemen Korkmaz'ın lisansını yırtsak sorun çözülür mü? Yoksa yerine gelen stoper mevcut düzen devam ettiği için kısa sürede Egemen Korkmaz, İsmail Güldüren modeline evrilir mi?


Guti'yi sakatlayan ve dahi sakatlayacak olan rakip stoperler değildir, türk hakemlerinin uygulamalarıdır. Türk hakemleri diyorum zira Fifa kuralları ile Türkiye'de maç yönetilmiyor. Erman Toroğlu'nun gözüyle yorumlanan ve şekillenen süper lig, eski bir stoperin bakış açısına göre şekillenmiş oldu ve bu durumdan kurtulmak mümkün olmuyor. Erkek oyunu, öyle faul olmaz gibi yaklaşımlarla hücum oyuncusuna yönelik sertlik sınır tanımayan bir noktaya getirildi. Fifa, arkadan hareket kırmızı ya da en az sarı kart ile cezalandırılır diyor, aynı faulu birden fazla yapmak cezalandırılır diyor, topla oynama gayesi olmadan direkt rakibe yapılan hareketler cezalandırılır diyor. Bizim hakemlerimiz bunları kural kitabına göre uygulamıyor. Trabzonspor-Beşiktaş maçının ilk on dakikasında karşılıklı birer sarı kart çıkartılsaydı, maç boyunca sertlik devam etmezdi, edemezdi.


Hal böyleyken görevi rakip hücum oyuncularını durdurmak olan stoperler hakemin izin verdiği ölçüde sertlik yapmaktan çekinmiyor. Oynatalım Uğur'cum faslının yan etkileri devam ediyor. Rakibe kasıtlı giren stopere kural kitabında yazdığı gibi ceza verilse stoper de farklı şekilde savunma yapmaya başlamak zorundadır.


Türkiye liginin sert ve mücadeleci olduğu koskosa bir yalandır. Türkiye ligi, stoperlerin cennetidir. Sertlik topa değil adama yapılır ve cezasız kalır. Bütün ülkede topu oyuna sokabilen tek bir stoper olmaması da apaçık bir göstergedir zira altyapılarda stoperlerin nasıl adam durdurduğuna bakılır ve daha çok sert olan daha yukarı çıkar. Oynamayı bilmesi önemsenmez, rakibi bir şekilde durdursun yeter.


Guti, futbolu seven herkesin izlemekten keyif aldığı bir futbolcu ve bu maçta aldığı darbeleri almaya devam ederse daha çok sakatlanacak. ihaleyi bir iki stopere bırakmaz yersiz olur. Futbol yayınlarından para kazanan Lig TV'nin görevi, ofsayt-penaltı gibi anlık pozisyonlar yerine hakemlerin genel politikasını eleştirmektir. Guti oynadığı sürece abone sayısı artar.

Monday, October 4, 2010

You Come At the King,You Best Not Miss

Bir sokak filozofu olarak gönlümüzde haysiyetli bir yer sahibi olan Omar Little ( the wire ) aynı zamanda alemin kralı pozisyonunda bir kimse olduğu için bu sözü söylemekten imtina etmemişti. Alemin kralı olduğu için kral çıplak demek hepten zor zira edeceğiniz son sözler bunlar olur. Kral çıplak der kalırsınız. Servet Çetin, kralı hedef aldı fakat kralı tahtından indiremedi, bir bedel ödemesi lazım.

Servet Çetin'in Fenerbahçe yahut Şevçenko sonrası kariyerinde tekrar ayağa kalkması, tekrar İstanbul'a gelmesi ( yeşilçam filmlerinde ve hatta ezel'de dahi kahraman haydarpaşa'ya bir kez gelir, bir daha tren yüzü görmez ) ve bu sefer tutunabilmesi gerçek bir başarı hikayesidir. Parladığı yerlerin temel özelliği; kendi on sekizleri üzerine defanslarını kurmalarıydı. Denizlispor ve Sivasspor örneklerinde önceliği defans olan takımların yıldızı olarak öne çıkmıştı. Kazanmaya oynayan takımlardaki kariyeri ise pek parlak başlamadı. Fenerbahçe'de tutunamadı. Şevçenko olayında ihaleyi Daum'a bıraksak dahi Servet'in üzerinde izi kaldı. Tamam Şevçenko, defans hattını orta sahaya yakın kuran her takımın stoperlerine ızdırap olurdu ama Servet'in de hücum yapan bir takım için ideal stoper olmadığı ortadaydı. İkinci İstanbul seferi farklıydı. Pozisyon bilgisi üst düzeyde olan fakat düşündüğü her şeyi yapamayan Song'dan defans yapmanın temel kurallarını öğrendi, mücadele etti, kendini geliştirdi. Aşama kaydetti. Aşama kaydetmesi önemli zira türk pasaportu olan futbolular aşama kaydetmeyi gerekli görmezler. En fazla arabaların markaları değişir çünkü alternatifleri yoktur ve takımlar onlara muhtaçtır.

Marsilya'ya gitme durumu olana kadar, sakat geçirdiği sezonun ikinci yarısını saymazsak, Servet, Galatasaray için çok değerli bir oyuncu konumundaydı ve ortalama Galatasaray taraftarı, Servet'i istemeye istemeye alkışlayarak uğurlamaya hazırdı. Transfer olmadı ve Servet'in kariyerinde başka bir perde başlamış oldu. Bu yeni perdenin açılmasını sadece Rijkaard'a bağlamak makul olmaz yatan bir Marsilya işinin de büyük payı var.

Frank Rijkaard yönetimindeki Servet Çetin kötü bir sezon geçirdi. Rüştü-Valdez tercihinde dahi kalecinin pas trafiğine katkısını önemli bir etken olarak kabul ettiğini bildiğimiz Rijkaard, Servet'in pas yapamamasından, pas trafiğine dahil olmamasından memnun değildi lakin alternatifler içinde fazla seçeneği yoktu. Servet, yalnızca pas yapamadığı için değil kötü savunma yaptığı için kötüydü. Servet gibi oyunun tek yönünü oynayan oyucuların tolore edilebilmesi için iyi oldukları yönün hakkını vermeleri gerekir. Pası bir kenara bırakalım, Servet Çetin, defansif anlamda çok kötüydü. Galatasaray'ın kritik mağlubiyetlerinde pay sahibi oldu. Atletici Madrid maçının son dakikasında Forlan'dan yediği çalımı yahut Eskişehir maçında Koray'ın şut feykine verdiği cevabı ( topa arkasını dönerek zıpladı, ortaokulda topa arkasını dönerek zıplayan çocukları maçlara almazdık hesap et ) hatırlayın. Sıradan basit hatalar değildi bir defans oyuncunun kalitesini belli eden hatalardı. Rijkaard haklı olarak arayışlara girdi. Hem pas yapamayan hem defans yapamayan bir stoperin varlığı anlamsızdı. Emre Güngör, Hakan Balta gibi alternatiflere yöneldi ve bu durum, Servet'in hoşuna gitmedi.

Sezon bittikten sonra herkesin bildiği bir durum söz konusuydu; Rijkaard, defansa takviye istiyordu. Bir tek Neill katkısı dahi defansı bir adım öteye götürmüşken bir katkı daha yapmak elzemdi. Burada Galatasaray yönetiminin hatası söz konusu. Hem Rijkaard'ın istediği defans oyuncusunu zamanında almamak hem de Servet Çetin'i elden çıkarmamak hatadır. Rijkaard ve Galatasaray bir süre daha Servet Çetin'e muhtaç kaldı. Emre Güngör ve Uğur Uçar elden çıkarılmış, Sabri, Gökhan, Çağlar sakat olarak sezona başlamışlardı. Galatasaray defansı mecburen; Hakan-Servet-Neill-Ali şeklinde oluşuyordu. Bu muhtaçlık süresi boyunca Hakan ve Servet takımın canına okudu. Kendi standartlarının çok altında oynadılar ve kritik hatalar yaptılar. Servet özelinde, Karkiv maçında yediğimiz ilk golü hatırlatmak yeterli olacaktır. Bir yandan saha içinde geçen seneki performansını sürdürürken bir yandan saha dışında sürekli konuşmaya başladı. Bazen üstü kapalı bir şekilde bazen yekten hedefini gösterdi; Rijkaard. Rijkaard takımın patronu bir bakıma kralıydı ve hedefteydi, olmadı Rijkaard takımdan gönderilmedi.

Sonra Servet ile ilgili esasen üzücü bir gelişme yaşandı. Servet birden bir buçuk sezon öncesine yakın bir performansla oynamaya başladı. Yeniden iyi oynuyordu ve iyi oynamasının bir sebebi vardı; İnsua transferi. Takıma yabancı bir sol bek katılınca tek bir türk stopere yer kalıyordu ve Rijkaard'ın Servet'in yerine Hakan Balta'yı tercih edeceği bir sır değildi. Servet ancak böyle bir motivasyon kaynağı oluştuktan sonra iyi oynamaya başladı. Bir diğer milli stoper olan Gökhan Zan'ın as takımla idmana çıkması, Servet'in yerinde denenmek istemesi bardağı taşırdı. Rijkaard'ı istemeyen ve hedef alan Servet, dört galibiyet ve sakatların iyileşmesi sonrasında kralı hedef alan kişinin ıskalaması halinde neler yaşayabileceğini deneyimlemiş oldu.

Yedek kalmayı kabullenmemesi değildi mesele, başına gelecekleri bildiği için idmanda tartışmayı göze aldı. Servet, bir buçuk senedir sadece İnsua transferinden sonra iyi oynamaya yaklaşan bir oyuncu ve saha dışında hocası aleyhinde demeç verip idman sahasında kararlarını sorguluyor. Kadro dışı olması normal ve sürecin bir parçasıdır.