Tuesday, July 6, 2010

Abdul Kader Keita


Alacaklarından vazgeçip dünya futbol haritasında kıyak emeklilik yeri olarak kabul edilen Katar'a gitmeyi kabul eden, isteyen, bir anlamda erken emekliliğe heves eden bir futbolcuyu satmak mecburiyettir. Avrupa'ya satılmış olsaydı Galatasaray tranfer politikası üzerine laf edilebilirdi lakin Keita'nın, Fransa'ya geldiği yere geri dönmeyi istiyor olması; üst düzey mücadele yerine kafasına göre hareketler yapabileceği, kendisini fazla yormayacağı, az çalışarak çok para kazanacağı bir yere gitmeyi tercih ediyor olması demektir. Katar'a gitmek isteyen oyuncunun satılmasını tartışmak anlamsız.


Keita çok özel bir oyuncu. Top ayağındayken yapacaklarını, düşündüklerini, aklındakileri tahmin etmek, kestirmek imkansıza yakın. Ne yapacağı kestirelemez biri... Her futbol severin kendi takımında hatta rakip de olsa sahada görmek isteyeceği bir yetenek. Yeteneklerine ne kadar güveniyorsak karakterine de o kadar güvenemiyoruz. Sadece biz değil Rijkaard da böyle düşünüyor. Çünkü Keita kontrolünü kaybedetmeye müsait bir oyuncu, her an on kişi bırakabilir ama daha kötü olan Brezilya maçında yaptığı hareket gibi hareketlere de meylediyor. Dünya önünde deşifre oldu, güvenirliliği kalmadı. Rakibin attırmak için sahtekarlık yaptı ve artık Keita'ya, her hakem haklı olarak önyargıyla davranacak. Gerçekten de kafa yediği zaman kendisini yere bırakması para etmeyecek.


Galatasaray yönetimini bu satış için eleştirmek makul değil, Keita; Katar'a gitmek isteyen, hakemlerin önyargılı davranacağı, rakip seyircilerin üzerine oynayacağı, en kötüsü teknik direktörünün de yeteneklerine değil ama profesyonelliğine itimat etmediği bir oyuncu. Yeteneklerine, yaptığı süper hareketlere eyvallah ama durum bu.


Galatasaray yönetimini eleştirmek için bu paralar karşılığında alacağı oyuncuları beklemek gerekir.
Galatasaray'ın yolu avrupa yoludur ve avrupa yolu katar'dan geçmez. haliyle aynı hedefe doğru yürümeyenlerin Galatasaray'dan gönderilmesi normaldir. Keita'nın yoluyla Galatasaray'ın yolu kesişmiyor.