Madrid halkının 2010 yılında en büyük kabusu; Madrid il sınırları içinde sevinen Barcelonalı oyuncular görmekti. Şimdi sabırsızlıkla Barcelonalı oyuncuları Madrid'e bekliyorlar... beraber sevinmek için.
İspanya'nın bu kuşağı bir dünya kupası kazanmalıydı. On sene önce Fransa uzatmalarda Avrupa şampiyonu olurken o Fransız takımının kupayı kazanması gerekiyord, Tarihte hakettikleri şekilde yer almak için. Şimdi bir ülke daha duble yaptı. İspanya EURO 2008 yanına 2010 dünya kupasını ekledi. bu takım tarihte böyle yer almayı hakediyordu.
Kaptan İker Casillas, her tura haliyle turnuvaya damgasını vurdu. Paraguay maçında penaltı kurtardı, Almanya maçında Kross'un gollük şutunu çıkardı, finalde de Robben ile iki kere karşı karşıya kaldı; birinde ayağı ile çıkardı birinde Robben'in ayaklarından topu aldı. 7-8 sene önce Gerard Houiler Liverpool başındayken Liverpool sezona kötü başlamıştı. Kötü başlamasının sebebi; kaleci Sander Westerveld'in çok hatalı goller yemesiydi. Houlier çıkıp açıklama yaptı; bir takımın başarılı olabilmesi için her oyuncunun belirli bir kalite ve performans göstermesi gerekir, biri yeterli değilse takım, makine aksar, dağılır. Bu açıklamadan kısa bir süre sonra Westerveld takımdan ayrıldı. Casillas, en iyi oyunculara sahip takımın bir kalecisi olacak kadar iyi bir kaleci. Xavi, Puyol, Villa ne kadar önemli oyuncularsa Casillas da o kadar önemli. Her pozisyonda aynı kaliteye sahip olmak kupayı getiren temel faktör oldu.
Dünya kupasını kazanmak istiyorsanız bir adet, çabuk, hızlı, sert, pozisyon bilgisi yüksek ve liderlik özelliği olan savunmacınız olması lazım. Cannavaro'yu tarif ediyorum gibi oldu ama Puyol da hücum oynayan bir takımın Cannavaro'su olmayı başardı. Sağ bek olarak başladığı kariyerini nicedir göbekte sürdürüyor ve dünyanın en iyi savunmacısı seçilmesi normal olur.
Takımın sağ beki ile sağ açığı aynı adam, tek başına total futbol oynuyor işte Sergio Ramos. Maicon ile karşılarılması kaçınılmaz ama bu maç şunu gösterdi. Kuyt, Maicon'un hücum yapmasını engelleyebilmişti. Sergio Ramos'u durduramadı.
Xavi-İniesta ikilisinin oluşturduğu orta sahanın hem şampiyonlar ligini hem dünya kupasını domine etmesi ile şu durum iyice açığa çıktı; futbolda artık orta sahan kadar konuşabilirsin. Elinde Messi olsa kar etmez, orta sahan rakip orta sahaya üstünlük kuramıyorsa, topun sahibi olamıyorsa senden bir numara olmaz. Bu ikili; üç senedir uluslararası büyük bir kupa alarak yılı kapatıyor.
David Villa, sol açık oynarken daha çok gol attı. Sırtı dönü... Bu turnuva boyunca yaptıkları, Barcelona ile yapacakları konusunda bir fragman gibiydi.
2010 finalindeki Hollanda, The Godfather üç gibiydi, keşke hiç çekilmeseydi, finale yükselmeseydi. Tekme atarak rakip durdurmaya çalışan ve hakemin lütfu ile sahada oyuncuları kalabilen bir Hollanda görmek çok acıydı. The Godfather niyetine 1974-1978 takımı, The Godfather 2 niyetine 1988 takımı derken böyle bir üç olmadı, ne film için olmadı ne Hollanda için olmadı.
İspanya hakettiği kupayı aldı.