Çocukluk kahramanım olan Maradona'yı bir kenara bırakırsak izlediğim en iyi iki futbolcu Ronaldo ve Messi'dir. Birini diğerinden ayırmak zor. Şu ana kadar olan kariyerlerinde dünya kupası açısından bir benzerlik söz konusu.
İki oyuncu da, genç yaşta katıldıkları ilk dünya kupası deneyimlerinde ön plana çıkamadılar. 1994 dünya kupasında Romario ve Bebeto'nun arkasında yedek bekleyen Ronaldo, Pele kadar şanslı olamadı. 1958 dünya kupasında 17 yaşında olan ve yedek olarak takıma katılan Pele, as oyuncunun sakatlanmasıyla sahaya çıkmış, kupaya damgasını vurmuştu. Ronaldo, kupa kazanan yıldızların yanında forma bulamadan, kupa kazanarak turnuvayı kapadı. Messi 2006 dünya kupasında süre almış olsa da, en kritik maçta yedek kaldı. Kritik anda forma kendisine verilmedi ve bir yedek olarak dünya kupasına veda etti.
iki oyuncu da; ilk dünya kupalarından sonra geçen dört yıl içinde Barcelona formasıyla mucizeler yarattılar. Dünyada yılın en iyi oyuncusu ödülleriyle beraber çok sayıda ödül kazandılar. Performansları zirve yaptı. Haliyle büyük beklentilerle bir sonraki dünya kupasına katıldılar. İkisi de tarih karşısında yenildiler. Ronaldo ülkesinin beklentilerinin ağırlığı altında ezilerek kupayı kaybetti. Messi ise dünya tarihinin en büyük futbolcusu olan Maradona'nın iyi bir teknik direktör olmadığı gerçeğiyle yüzleşerek kupayı kaybetti.
Ronaldo bir sonraki dünya kupasını takımına kazandırdı. Dünya kupası gol kralı oldu, tarihle ve ülkesiyle olan hesabı kapadı. Üstelik bunu yapan gerçek Ronaldo'nun sakatlık sonrası yüzde yetmişiyle oynayan haliydi.
Messi, Ronaldo'nun izinden gidiyor. Bu hesapla bir sonraki dünya kupasını gol kralı olarak Arjantin'e kazandırması lazım. Elbette daha iyi bir teknik direktörle...