Monday, July 19, 2010

Kewell From Galatasaray


Kewell'a duyulan sevgi, insanların yanlış bir izlenime kapılmasını sağlıyor. Örnek bir sporcu, düzgün bir insan, ideal bir takım oyuncusu, yeniden şarkılar söyletiyor olması, turuncu forma... Bunların her birinin altına Cemal Süreya'nın eşsiz dizesini yazabiliriz; keşke yalnız bunun için sevseydim seni.


Oysa Kewell, uzaktan görünce ilk bakışta aşka iman ettiren yakından tanıyınca sadece güzellikten ibaret kızlar gibi değil. Kariyerinin ilk yıllarında olduğu kadar büyüleyici bir saha içi performansı olmasa da, hoş zaten o derece parlak bir kariyer başlangıcı nadiren görülür, Galatasaray adına iyi performans gösteren bir oyuncu olduğu gerçeği orada duruyor. Gerek istatistik olarak gerek istatistiklere yansımayan artılarıyla Kewell büyü yapmaya devam ediyor.


Mesela şunu düşünün; Galatasaray, son yıllarda hakemlere topluca itiraz şenlikleri düzenliyordu. Dünyada kart hareketi yapılmasının kartla cezalandırılmasına ihtiyaç duyulması Galatasaray maçlarından sonra ortaya çıkmış olabilir. Neredeyse bir gelenek haline gelen o günleri düşünün. Takım kötü olduğu zaman göze batan hareketleri... Kewell sonrası hakeme itirazları düşünün. Sabri ile rakibinin boyunu gülerek hakeme işaret etmesi. Bizim çocuk şuncacık boyuyla sizin çocuğu nasıl dövsün hareketi. Takımın itiraz konusunda bayrak adamı olan Sabri'nin saha içi performansını yükseltmesinin sebeplerinden biri de, sadece oyuna konsantre olmasıydı. Rijkaard'ın mutlaka katkısı vardır ama takımdaki abi figürlerinin yerini Kewell modelinin alması da mutlaka Sabri'yi etkilemiştir.


Galatasaray değişiyor. Sabri'yi kariyerinin ilk yıllarında bu derece agresif yapan temel unsur saha içindeki tercihleri yüzünden takım abileri tarafından yine saha içinde azarlanmasıydı. Bir nevi alt devre muamelesi gören Sabri, devreciliğin kalkmasına birden adapte olamadı ve zaman kaybetti. Sabri'nin performansını önemsiyorum ve değerli buluyorum zira bir gerçek var; geçen sezon öncesi en çok transfer istenen pozisyon sağ bek pozisyonu iken bu sezon öncesi böyle bir transfer kimsenin aklına dahi gelmedi. Uğur Uçar'ın transferi doğal karşılandı. Takımdaki türk oyuncuların oyuna konsantre olması çok önemli. Hakeme itiraz etmek, rakiple uğraşmak yerine sadece futbolu düşünmek, futbola odaklanmak takım başarısı için elzemdir. Geçen sene sonunda Fenerbahçe takım halinde itiraz etme alışkanlığı yüzünden şampiyon olmasına mani olan golü yedi. Lucas Neill, Harry Kewell, Lorik Cana gibi doğuştan lider vasfına sahip oyuncuların varlığı takımın oyuna odaklanması konusunda önemli artı değerdir.



Kewell, Galatasaray'ın taktik dizilişinde yeri olan ve ihtiyaç duyulan bir adam. Geçen sene ligin ilk yarısı itibariyle takımın performans olarak en değerli oyuncularından biri konumundaydı. Galatasaray'ın oynadığı bir 4-3-3 versiyonu olan 4-2-3-1 dizilişinin sol tarafında oynayacak ideal oyuncu özelliklerine sahip. Takım sağdan yüklenirken soldan ceza sahasına girip forveti ikilemesi, belirli bir taktik disiplin dahilinde kendinden bekleneni vermesi, icap ettiği zaman öndeki tek forvet rolünü oynayabilmesi... Bu sene de aynı taktikle oynayacağımızı varsayıyorum; sol taraf için ilk tercih de olabilir rotasyon için ideal bir yedek de olabilir. Orta sahaya Cana'nın yanına bir adam daha almak, Elano'yu öndeki üçlünün ortasında ya da sağında kullanmak anlamına geleceği için; Elano-Arda-Pino-Kewell dörtlüsünden üçü arasında tercih yapılacağını, Serdar Özkan, Emre Çolak gibi oyuncuların da burayı zorlaması rekabeti, rekabet de başarıyı getirir.


Kewell hem saha içinde ve saha dışında takım içinde bulunması gereken bir figür hem Galatasaray'ın oyuna anlayışına uygun bir oyuncu hem de oynadığı zaman iyi performans gösteren bir futbolcu.
Kariyeri boyunca izlemekten keyif aldığım, takımımın formasını giymesinden mutlu olduğum, formasının hakkını vererek oynadığına inandığım, sağlam olduğu zaman iyi performans gösteren bir oyuncunun bir sene daha Galatasaray forması giyecek olmasından ötürü çok mutluyum.